Dünyada ve Türkiye’de “11 ayın sultanı”na has gelenekler

Ramazan ayı… Pek çok Müslüman ülkede ona “11 Ayın Sultanı” denir. Hicrî takvimde toplam 12 ay vardır ama ramazan diğer aylardan daha kıymetlidir. Çünkü ramazan ibadetle, yardımlaşmayla, birlikle, kardeşlikle, bereketle özdeşleştirilir. O nedenle geriye kalan 11 ayın sultanıdır. Türkiye’de ve dünya genelinde tüm Müslüman topluluklarda çok büyük bir öneme sahip olan ramazan ayı farklı ülkelere ve kültürlere has geleneklerle karşılanır ve kutlanır. İşte dünyadan ve Türkiye’den çeşitli ramazan gelenekleri…

İftar sofraları ve dumanı üzerinde vazgeçilmez ramazan pidesi veya Osmanlı’nın “fodula”sı

Ramazan ayı denilince akla ilk iftar sofraları gelir. Ramazan ayında iftar, oruç açma zamanı olduğu için özel bir öğündür ve ramazan ayının ilk gününden itibaren sosyal bir etkinlik haline gelir.

Nasıl ramazan denilince akla iftar sofraları geliyorsa, iftar denilince de akla uğruna uzun kuyruklarda dakikalarca beklenen sıcacık ramazan pidesi geliyor. Geçmişi 15. yüzyıldan itibaren Anadolu’ya dayanan ramazan pidesi, Orta Doğu’nun da önemli ekmek çeşididir. Bir de Osmanlı’da “fodula” adı verilen ramazan pidesi şeklinde bir çeşit yassı ekmek vardır ki, daha ziyade imaretlerde, saray mutfağında ve yeniçerilere ait fırınlarda pişirilir, bir kısım görevlilere maaşları ile birlikte, sepet içinde istihkakına göre tayın olarak dağıtılırmış. “Fodula” kelimesinin kaynağı bilinmemekle birlikte eğer o dönemlerde yazma bir eserden el yazısı ile kopyalama hatası değilse, Evliya Çelebi’nin bu kelimeyi “oruç açılan yiyecek” anlamına gelen “fatûre” olarak yazması fodula kelimesinin buradan geldiğini düşündürmektedir.

Hindistan’ın ramazan davulcuları “Seheriwala”

Hindistan’da yaşayan Müslümanların da Türkiye’deki ramazan davulcularına çok benzeyen bir gelenekleri var. “Seheriwalas” adıyla bilinen bu gelenekte “Seheriwala” denilen davul çalan kişiler sahur vaktinin geldiğini duyurmak, oruç tutacakların uyanmalarını sağlamak için davul eşliğinde kasideler okuyor. Bu geleneğin Babür İmparatorluğu’na dayandığı söyleniyor.

Sokaklarda dolaşan “arife çiçekleri”

Osmanlı’dan beri ramazan bayramı ve diğer bayramlar çocuklar için ayrı bir yere sahiptir. Osmanlı zamanın- da coşkuyla hissedilen bayram heyecanı çocukları da sarardı çünkü çocuklara her bayram yeni kıyafetler alınırdı ve arife gününde bayramlıklarını giyip dolaşan çocuklara da “arife çiçeği” denirdi.

Kırgızistan’da ramazan davulu yerine “Ca Ramazan”

Kırgızistan’a ait “Ca Ramazan”, ramazan ayının 15. gününde, gençlerin civardaki tüm evleri dolaşarak maniler aracılığıyla niyet, dua ve dileklerini kültürlerine özgü müzik aletleri eşliğinde dile getirme geleneğidir. Bu geleneğin en kıymetli bölümü ise manileri dinleyen ev sahiplerinin gençlere gönüllerince ikramlar sunması.

Osmanlı’da, evlerde kapısı herkese açık iftar sofraları

Osmanlı’nın günümüzde de hala önemini koruyan kıymetli bir ramazan geleneği de misafir ağırlamaktı. Bu geleneğin kıymeti de misafirlerin hem eşten dosttan hem de iftar saati yolda kalan ya da ihtiyacı olan insanlardan oluşmasıydı. Bu yüzden iftar vakti evlerin kapıları her daim açık bırakılırdı. Eğer yabancı birisi iftara geldiyse kim olduğu sorulmazdı. Ev sahibi yemeğe gelenlere “diş kirası” adı altında hediyeler verirdi. Bu hediyeler düşük gelirli konuklar için gümüş ve altın akçelerdi.

“Fanus”la hilalin peşinde”

Ramazan, hilalin gözükmesiyle başladığı için eskiden Arap ülkelerinde halk, çoluk çocuk ellerinde “fanus” adı verilen fenerlerle geceleri dışarı çıkar ve ramazanın habercisi hilali görmeye çalışırmış. Mısır’da ramazan geleneğinde bu fenerler evleri, dükkânları ve sokakları donatıyor. Bu rengârenk ve ışıl ışıl fenerlerin asılması yüzyıllar öncesinde Mısır’da hüküm sürmüş olan Fatımi Devleti’ne dayanıyor. Etrafı aydınlatan ve âdeta bir festival alanına çeviren bu aydınlatmalar dünyadaki en renkli ramazan geleneklerinden sayılabilir.

Ramazanın başında “padusan” geleneği, bayramda ise “lepis legit” tatlısı

Cava Adası’ndaki pek çok Endonezyalı Müslüman, ramazanda “arınmak” anlamına gelen “padusan” geleneğini sürdürüyor. Bu köklü gelenekle Endonezyalı Müslümanlar, hem ruhen hem bedenen arınmak için ramazan ayının başlangıcında deniz, göl, nehir gibi yerlerde yıkanıyorlar. “Lapis legit” ise Endonezya’da özellikle, “leberan” olarak bilinen Ramazan Bayramı’nın vazgeçilmez çok katlı pastası.

Endonezya’nın ve Anadolu’nun Karagöz ve Hacivat’ı ile iki aşamalı iftar sofrası

Endozenya’nın da Türkiye’deki Karagöz ve Hacivat gibi bir ramazan geleneği olan Wayang Golek adı verilen kukla oyunu var. Bu kukla oyunu, Endonezya’da özellikle ramazan aylarının vazgeçilmez bir eğlencesi. İftar yemeği sonrası halka açık alanlarda düzenlenen bu etkinlik, geleneksel rengârenk giysilerle giydirilen ve üç boyutlu figürlerden oluşan Wayang Golek kuklaları ile hazırlanıyor.

Endonezya’nın Türk kültürüne benzer ilgi çekici bir geleneği de iftarda önce tatlı yiyor ve akşam namazını kıldıktan sonra asıl yemeğe geçiyor olmaları. Zira Osmanlı’da da iftar sofrası iki aşamadan oluşuyordu: İlk aşamaya “iftariye” deniyordu. Bu aşamada orucun verdiği açlıkla yemeklerin hızlı bir şekilde tüketilmesini önlemek için küçük tabaklarda reçeller, hurmalar ve benzeri yiyecekler yer alıyordu. İftariyeler bittikten sonra akşam namazını kılmak isteyenler namazını kılıyor, daha sonra yeniden hazırlanmış olan sofranın başına oturuyordu.

“Silin borçlarını! Allah kabul etsin”

Osmanlı döneminde varlıklı kimseler tanımadıkları manav, bakkal gibi dükkânlara girerek “zimem defteri” adı verilen borçların yazılı olduğu defteri çıkarmalarını isterlerdi. Varlıklı kişi defterden rastgele bir sayfa seçerek “Silin borçlarını! Allah kabul etsin” der, borcu öder ve sildirirdi. Borcu ödeyen kişi kimin borcunu ödediğini, borcu ödenen kişi ise borcunu kimin ödediğini bilmezdi. Yani alan el, veren eli görmezdi.

Özbekler oruçlarını özel fincanlarda çayla açıyor ve “gelin selamı” veriyor

Özbekistan’da Müslümanlar iftarlarını “piyale” adı verilen geleneksel fincanlarda servis ettikleri bir çayla açarken, Ramazan Bayramı ve diğer dinî bayramlarda da “gelin selamı” geleneğini sürdürüyorlar. Bu adette yeni evlenmiş ve ilk bayramını kendi evlerinde geçiren gençlerin evleri bayramda ziyaret ediliyor. Gelin, başının üstüne attığı beyaz örtünün kenarlarını kaldırıp yüzü görünecek şekilde gelen misafirleri teker teker üç kez selamlıyor ve bu gelenek asırlardır kuşaktan kuşağa aktarılarak devam ediyor.

Pakistan’da “Chaand Rat”, “Celibi” ve “Mehndi”

Pakistan’da Ramazan Bayramı’ndan bir gün önce “Chaand Rat” adı verilen gelenekle geniş ve açık alanlarda kalabalık misafirleri ağırlayabilecek büyüklükte iftar sofraları kurulur ve yılın son iftarı bu kalabalık sofralarda yapılır. Bu iftar sofralarında da yine Pakistan’a has “Celibi” olarak adlandırılan özel bir tatlı da ikram edilir. Pakistan’da ramazan bayramlarının bir geleneği de kadınların ellerine “Mehndi” kınaları ile çizdikleri desendir.

İftarın ardından “güllü aş”

Osmanlı’da halk arasında da 15. yüzyıl ortalarına kadar mısır nişastasından yufka açılıp stoklanır ve havayla temas halinde olduğu için kuruyan bu yufkalar süt ve şekerle ıslatılıp yenirmiş. Zamanla içine gül suyunun da eklenmesiyle ortaya, o zaman “güllü aş”, bugün “güllaç” adı verilen tatlı çıkmış. Sonrasında bu hazmı kolay ve hafif tatlı ramazanın vazgeçilmezi ve sarayda da çokça tercih edilen bir tatlı olmuş.

Keskinoglu hakkında daha fazla bilgi, ürün portföyümüz ve iş ortaklığı fırsatları için web sitemizi ziyaret edin.

En taze tarifler, pratik mutfak ipuçları ve Keskinoglu’nun özel içerikleri için YouTube kanalımızı takip edin!

Yenilikler, özel kampanyalar ve lezzetli tarifler için Instagram hesabımızı takip edin!

Yeni tarifler, kaçırılmayacak kampanyalar ve dopdolu içerikler için Facebook sayfamıza bekliyoruz!

Sektördeki gelişmeleri, özel kampanyalarımızı ve yaratıcı tarif önerilerimizi ilk siz öğrenin. LinkedIn sayfamıza göz atın.